ana sayfam yap künye e - mail
ANASAYFA BIYOGRAFI MAKALELER SIIRLER RSS AKIŞI ANKETLER VIDEOLAR İLETİŞİM
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Nerden Nereye Geldik?
26 Temmuz 2017, 09:43

Nerden Nereye Geldik?

Günümüzde ise o eski geleneklerden ve yaşantılardan sadece bir kaçı devam etmektedir. Birçoğu unutulmuş ve sadece hatıralarda saklı kalmıştır. Yaşanmış hatıraları geleceğe taşımak gerekmektedir

 

Hepimizin bildiğimiz ünlü bir Karadeniz türküsü vardır.

Nenen çarık giyerdi,

Bunları unuttun mu?

Yaşayanlar unutmazlar, fakat yeni nesle de öğretmemiz gerekir kanısındayım. Ben, şu kısacık yaşam süremde çarık devrini yaşamadım, Ama ‘ Çihishev lastiği’ni bilirim. Ondan sonra Trabzon lastiği giyiliyordu. Şimdi de giydiğimiz iskarpinler var. Bir ayakkabıda bile kaç nesil ayakkabı giyildiğini gözler önüne sermemiz önemlidir. Bu değişim her şeyde süregelmektedir. Gelecekte de bugün kullandıklarımızın bir ‘nostalji’den ibaret olacağı açıktır. Değişim güzeldir. Ama eskiyi yaşayarak değil, eskiyi unutmadan.

Çoğumuz köyümüzü mecburen terk edip şehre gelmişiz. Ama tüm benliğimizle köyümüzü seviyoruz ve özlüyoruz. Şehirdeki görevimiz veya işimizden dolayı köyümüzden ayrı kalmışız. Yaşanmış hatıralarımızın çoğu köyümüzden kalan anılarımızdır. Şehrin stresi ve çilesi bizleri gerçek ve otantik yaşamdan koparıp sanal bir hayata sürüklemiş. Hemen hemen her gün aynı işi yapmaktayız.

Eski günleri, köyümüzü ve köydeki evimizi, eski eşyalarımızı ve köyde yaşamayı her gün ister hale gelmişiz. O halde şöyle eski günlere doğru bir uzanalım ve bakalım ki; Nerden Nereye geldik?

Eskiden özellikle kış gecelerinde köyümüzde imeceler yapılırdı. Bunlar genelde yün eğirme, yün tarama ve güzün yapılan mısır seçme imeceleriydi. Duyan orda olurdu. Eğlence amaç, imece ise araçtı. Şimdiki gibi o zamanlar insanların evlerinde televizyon yoktu. Evler gaz lambasıyla aydınlatıldığı için yatsıyı kılan yatmak zorundaydı. Yoksa Çiftehanlardan sırtla gaz tenekesini çıkarmak kolay değildi. Hele o gaza ödenecek parası da cabası. Uzun kış gecelerinde imeceye konu olan iş yapılıp hep birlikte eğlenilirdi. Kızlar erkeklerle veya bir başka ifadeyle erkekler kızlarla ancak böyle zamanlarda göz göze gelip âşık olurdular, ve sevdikleri kızı istetirlerdi.

Eskiden köy düğünleri de çok renkli ve ahenkli olurdu.Aradan yıllar geçse de hiçbir köy düğünü hafızalardan silinmez. Bişiler, yemekler ve kavurmalar pişer, katılımcılara ikram edilirdi. Geline genelde erkek tarafı takısını takardı. Düğün, birkaç gün sürerdi. Bir de eskiden hatıralardan silinmeyen damatların evlerinin çatılarına çıkıp gelinin başına para ve şeker saçması özellikle çocukların hiç kaçırmadıkları anlardı. Evin kapısına gelen geline, kızlar,

buyur gelin naz eyleme,                                                                                  evi süpür toz eyleme,                                                                               kaynanayla söz eyleme’  türünden türküler söylerlerdi.

Kış günleri erkeklere de imece işleri vardı elbette ki. Gereksinim duyanlara odun veya ot taşımaya gidilir, onda da ikram edilen birinci şey bişi olurdu.  Yazında ot biçme ve çapa yapma işleri genelde imeceyle gerçekleştirilirdi. İmece işi dört mevsimlik kadar çeşitliydi.

Eskiden insanlarımız bugünkünden daha çok yardımseverdi desem hiç de yalan olmaz. Bugün köyde zaten nüfus azaldı fakat eskisi gibi imecelik işler de kalmadı. Günümüzün insanı, tüm taşıma işlerini genelde arabalarla yapıyor, kışa yapılacak iş kalmıyor. Günümüzde o ırgatlık dediğimiz imecelere konu olacak işler de kalmadı. Hazır giyim hepsinin sonunu getirdi.

Günümüzde ise o eski geleneklerden ve yaşantılardan sadece bir kaçı devam etmektedir. Birçoğu unutulmuş ve sadece hatıralarda saklı kalmıştır. Yaşanmış hatıraları geleceğe taşımak gerekmektedir. Köylerimizi ve köydeki evimizi yeniden canlandırmak zorundayız. Hem geçmişlerimize saygı ve vefa borcumuzu ödeme adına, hem de şehrin stresi ve çilesinden kaçıp gurbetten biraz olsun uzaklaşıp eski günleri yeniden yaşamalıyız.

Köydeki temiz hava ve su, ocak başındaki sohbetler, küldeki güğüm, pilekideki çadi, közdeki lazut, karanlıktaki fener veya gaz lambasının loş ışığı ve kokusu, ocaktaki yanan odun ve çalıların sesleri ve daha neler neler… Hayde köye gidelim ve köydeki evimizi şenletelim. Sıhhat ve huzur köyde, neşe ve eğlence köyde, doğal ve otantik yaşam köyde. Hayde köye. Bakalım ki köyümüz ve köydeki evimiz şimdi ne halde?   Yani Nerden Nereye Geldik?  

                                      15 Ocak 2009/ Akyazı

                                        Muhammet AVCI

 

Bu içerik 1264 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Diğer Haberler

KONUK YAZARLAR

Hasan Avcı(İst) Hasan Avcı(İst)
Bayram Gelmiş Neyimize
Bilgehan Avcı Bilgehan Avcı
Paris'te Bir Bayram Sabahı
Tarkan Yılmaz Tarkan Yılmaz
Zehir ve Cevher
Muhammet Avcı Muhammet Avcı
Bu Güzellik Sürüp Gitsin
Hasan Avcı Hasan  Avcı
cânâ( şiir)
Kazım Avcı Kazım Avcı
Cumhuriyeti Anlamak
Miraç Avcı Miraç Avcı
Yüzümden düşen sanki bin parça

SİTE ANKET

Şiirleri mi Makaleleri mi takip ediyorsunuz?