Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Gizle


Gittim, Gördüm, Geldim.


Açıklama: . Herkese uzaktan dem vurmaksızın gerçekleri yerinde görmelerini öneriyorum.
Kategori: Hayatın İçinden
Eklenme Tarihi: 06 Aralık 2017
Geçerli Tarih: 29 Mart 2024, 16:35
Site: Yanıkozan Fikir Ve Sanat Sitesi
URL: http://www.yanikozan.com/haber_detay.asp?haberID=104


                  

                 2010’un Mart’ında ülkemizin değişik bölge ve şehirlerine bir seyahatim oldu. Bu seyahatim her ne kadar bir aile ziyareti de olsa çarşısında- pazarında, okulunda- camisinde veya tarihi mekânlarında olsun edindiğim izlenimleri sizinle paylaşmayı uygun buldum.

               Bir zamanlar Adıyamanlı bir yurttaşımız İstanbul’a gider. Döndüğünde sorarlar:

           _Ne gördün İstanbul’da? Diye

_Her adımında bir cami var İstanbul’da. Kıl kılabildiğin kadar namazını.

Bir başka zaman yine bir Adıyamanlı yine İstanbul’a gider. Döndüğünde Ona da sorarlar:

           __Ne gördün İstanbul’da? Diye

          _Her adımında bir meyhane var İstanbul’da. İç içebildiğin kadar.

Ben de O Adıyamanlılar gibi şehirlerin tüm mekânlarını görme fırsatım olmadı. Olanlarla yetinelim. Ne dersiniz?

             Ziyaretimin ilk durağı memleketim Artvin oldu. Artvin insanının sevecenliğini, paylaşımcılığını ve içtenliğini gördüm. Her evdeki her insanın okumaya, okula ve eğitime ne denli önem verdiklerine tanık oldum. Bir de iş hayatına verdikleri öncelik beni gururlandırdı. Artvin’de yapılaşmaya o denli hız verilmiş ki anlatamam. Dev dev konutlar ve iş yerleri yükselerek ‘Yeşil Artvin’in ‘Yeşil’i kalmamış gibi. Bu durum Artvin’de ev fiyatlarının ve kiralarının düşmesine yol açmış. Açılan üniversite ve yapıla gelen barajlar Artvin’e çok şeyler katmış. Belediyenin de çalışmaları göz ardı edilecek gibi değil. Yol kenarlarındaki ‘Dinlengah’lar çok beğenimi kazandı. Artvin, trafik ışığı olmayan tek şehir olma özelliğini yitirmiş. Devletin son yıllarda Artvin’e çok büyük yatırımlar yapması beni heyecanlandırdı.

           Artvin’den Erzurum’a geçmek çok kolaylaşmış. 70’li yıllarda 10-11 saate ancak vardığımız yol iyileştirmelerle 4-5 saate inmiş. Erzurum, Diyarbakır, Hatay, Tokat ve Amasya’da seyahat ederken çok şeylerin değiştiğini, iyileştiğini ve kolaylaştığını görmüş olmam beni gururlandırdı.

Şairin dediği gibi:

‘Silkindi karanlığından Türkiye’m

Pırıl pırıl sabahlara’

                Hele ki doğu ve güneydoğuda  ‘AÇILIM’ın izleri her alanda kendini gösteriyor. Hatay’da ki ‘Dinler Mozaiği’ bana ülkemdeki değişik renk, dil, din, mezhep, ırk ve düşüncedeki insanın bir arada huzur ve güven içerisinde yaşayabileceği inancını aşıladı. Özetle söylemem gerekirse tabanda bir çatışmanın olmadığına tanık oldum. Türbanlısı- türbansızı, kentlisi- köylüsü, laiki-anti laiki ve Türk’ü- Kürt’ü hepsi el ele, gönül gönüle, omuz omuza geleceğin aydınlık Türkiye’sinin yolunda kol kola yürüyorlar.

             Sakarya’ya döndüğümde kendimi bir ‘Enerji Deposu’ olarak görüyorum. Herkese uzaktan dem vurmaksızın gerçekleri yerinde görmelerini öneriyorum.

             Diğer ülkelerin insanları gelip ülkemizde dolaşırlarken şu soruyu kendimize sormamız gerekiyor.

            _ Biz neden kendi ülkemizi gezip görmüyoruz? Elimize bir fırsat geçtiğinde neden hemen Paris’e, Newyork’a uçuyoruz?

                                                     22 Mart 2010/ Akyazı

                                                      Muhammet AVCI

 

 


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Gizle